gergin

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gerilmiş durumda olan

Örnek:

1. Her hadisenin rüzgârı onun gergin sinirlerini derin derin sarsmıştır.

1. Her hadisenin rüzgârı onun gergin sinirlerini derin derin sarsmıştır.

2. Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt)

Örnek:

1. Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı.

1. Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)

Örnek:

1. Arkadaşımın kocasıyla arası gergin.

1. Arkadaşımın kocasıyla arası gergin.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Huzursuz, sinirli