1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.
1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.
2. Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak
1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.
1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.
3. Fiyatı birdenbire yükselmek
1. Borsada altın fiyatları fırladı.
1. Borsada altın fiyatları fırladı.