et beni, et kafalı, et kesimi, et kırımı, et lokması, etobur, et sığırı, et sineği, et sotesi, et suyu, et şeftalisi, et tavuğu, et toprak, et unu, etyaran, etyemez, beyaz et, kaba et, kara et, kırmızı et, lop et, kül rengi et sineği, balıketi, balık eti, dana eti, diş eti, diş eti ünsüzü, göğüs eti, koyun eti, kurban eti, kuzu eti, sığır eti, soya eti, tavşan eti, tavuk eti, balıketinde
1. isim , isim , isim , isim , İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
1. Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.
1. Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.
2. Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi
3. Ten
1. Gömleği yırtılmış, eti görünüyor.
1. Gömleği yırtılmış, eti görünüyor.
4. Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm
1. Bu zeytinde et denecek bir şey yok.
1. Bu zeytinde et denecek bir şey yok.