Eski Çağ, Eski Dünya, eski eserler, eski göz ağrısı, eski kafalı, eski kurt, eski püskü, eski toprak, eski tüfek, eski yazı, başeski
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
1. Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?
1. Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?
2. Önceki, sabık
1. Bu durumun eski sevgilinin onurunu kırması doğal.
1. Bu durumun eski sevgilinin onurunu kırması doğal.
3. Geçerli olmayan
4. Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan
5. Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan
1. Eski öğretmen.
1. Eski öğretmen.
6. isim , isim , isim , isim , Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey
1. Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum.
1. Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum.
7. isim , isim , alay yollu , alay yollu , isim , isim , alay yollu , alay yollu , Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz
1. Mebus eskisi. Müdür eskisi.
1. Mebus eskisi. Müdür eskisi.