eğreti

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat

Örnek:

1. O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu.

1. O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu.

2. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan

Örnek:

1. Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.

1. Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.

3. Takma

Örnek:

1. Eğreti diş. Eğreti bacak.

1. Eğreti diş. Eğreti bacak.

4. Belli belirsiz

5. Uyumsuz, yakışmamış

6. zarf , zarf , zarf , zarf , İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde

Örnek:

1. Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde.

1. Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde.

7. zarf , zarf , zarf , zarf , Üstünkörü, ciddiye almadan

Örnek:

1. Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.

1. Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.