dip ağı, dip balıkçılığı, dip bucak, dipdam, dip dibe, dip doruk, dip koçanı, dipnot, fincandibi, kazandibi
1. isim , isim , isim , isim , Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü
1. Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor.
1. Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor.
2. Taban
1. Tencerenin dibi.
1. Tencerenin dibi.
3. Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı
1. Erkeklerin hepsi duvar dibindeydiler şimdi.
1. Erkeklerin hepsi duvar dibindeydiler şimdi.
4. Kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü
1. Karagöz perdesinin karşısına dizilmiş koltuklardan en diptekine oturdu.
1. Karagöz perdesinin karşısına dizilmiş koltuklardan en diptekine oturdu.
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Arka, kıç
1. Hepsi de tavuğun dibinden sabah sabah çıkmış, taptazedir.
1. Hepsi de tavuğun dibinden sabah sabah çıkmış, taptazedir.