demirli beton
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde metal veya karışım durumunda demir bulunan
1. Demirli sular. Demirli ilaçlar.
1. Demirli sular. Demirli ilaçlar.
2. Demir parmaklık veya demir bir parça takılmış olan
1. Önüne bakmadığı için ucu demirli kunduraları köprü dubalarının çivilerine takılıp tökezliyor.
1. Önüne bakmadığı için ucu demirli kunduraları köprü dubalarının çivilerine takılıp tökezliyor.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bağlanıp kalmış
1. Ali Bey İstanbul'da demirli bir hayat temposuna bağlı kalan tek insan gibi görünüyordu.
1. Ali Bey İstanbul'da demirli bir hayat temposuna bağlı kalan tek insan gibi görünüyordu.
4. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Demir atmış (gemi)
5. zarf , zarf , zarf , zarf , Demir atmış bir biçimde
1. Her sabah, şimdi limanda demirli duran bu gemide uyanacaklardı.
1. Her sabah, şimdi limanda demirli duran bu gemide uyanacaklardı.