çatlatmak

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çatlak duruma getirmek

Örnek:

1. Elindeki ustura ile çatlatacağı bu canlı yemişe baktı.

1. Elindeki ustura ile çatlatacağı bu canlı yemişe baktı.

2. Çatlamasına yol açmak

Örnek:

1. Duvarları, tavanı çatlatacak kadar şiddetli olan ve birdenbire kulağa saldıran bu ses dalgası kimsenin kulağını incitmedi.

1. Duvarları, tavanı çatlatacak kadar şiddetli olan ve birdenbire kulağa saldıran bu ses dalgası kimsenin kulağını incitmedi.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sabrını taşırmak

Örnek:

1. O dibek kafalı Sülükoğlu'nu hasedinden çatlatacağız.

1. O dibek kafalı Sülükoğlu'nu hasedinden çatlatacağız.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aklını kaçırmak