çatlamak

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Parçaları ayrılıp dağılmayacak bir biçimde yarılmak

Örnek:

1. Eğer çay doldururken bardak çatlarsa, üzerlerinde nazar olduğuna hükmeder, gidip bir koşu ateşte tuz çevirirdi.

1. Eğer çay doldururken bardak çatlarsa, üzerlerinde nazar olduğuna hükmeder, gidip bir koşu ateşte tuz çevirirdi.

2. Bir yüzeyde kırışıklar, çizgiler oluşmak

Örnek:

1. Meşin ciltlerin çoğu kıvrılmış, bir kısmı da arkalarından çatlamıştı.

1. Meşin ciltlerin çoğu kıvrılmış, bir kısmı da arkalarından çatlamıştı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı yemekten, içmekten, yorgunluktan, ağlamaktan ölecek duruma gelmek veya ölmek

4. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Sıkıntı, sevinç, yalnızlık, heyecan, sabırsızlık, kıskançlık vb. ruhsal durumları aşırı derecede duymak

Örnek:

1. Neredeyse sevincinden yüreği çat deyip ortasından çatlayacaktı.

1. Neredeyse sevincinden yüreği çat deyip ortasından çatlayacaktı.

5. Ses pürüzlü, bozuk çıkmak