çaresiz

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çaresi bulunmayan, onulmaz

Örnek:

1. Çaresiz derdimi oğlana anlatıp dükkâna döndüm.

1. Çaresiz derdimi oğlana anlatıp dükkâna döndüm.

2. Çare bulamayan, zavallı (kimse), biçare

Örnek:

1. Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu.

1. Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu.

3. zarf , zarf , zarf , zarf , Çıkar yol bulamayan bir biçimde

Örnek:

1. Birdenbire kendini o kadar çaresiz hissetti ki oradan uzaklaşıp bir sütunun dibine çökerek ağlamaya başladı.

1. Birdenbire kendini o kadar çaresiz hissetti ki oradan uzaklaşıp bir sütunun dibine çökerek ağlamaya başladı.

4. zarf , zarf , zarf , zarf , İster istemez

Örnek:

1. İkinci seçeneğin düşüncesi bile sinirlerini altüst etmeye yettiğinden, çaresiz birinci yolu seçti.

1. İkinci seçeneğin düşüncesi bile sinirlerini altüst etmeye yettiğinden, çaresiz birinci yolu seçti.