çalmak

fiil
İlgili Kelimeler:

diskçalar, kasetçalar, uzunçalar, yürürçalar

Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak

Örnek:

1. İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı.

1. İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı.

2. Vurarak veya sürterek ses çıkartmak

Örnek:

1. Bir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu.

1. Bir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu.

3. Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak

Örnek:

1. Fevkalade zekidir, iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır.

1. Fevkalade zekidir, iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır.

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ses çıkarmak, ses vermek

Örnek:

1. Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir.

1. Hafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir.

5. Atmak, çarpmak, vurmak

6. Üzerine sürmek

Örnek:

1. Ekmeğin üzerine yağ çaldı.

1. Ekmeğin üzerine yağ çaldı.

7. -i , -i , -i , -i , Bozmak, zarar vermek

8. -i , -i , -i , -i , Kumaşın bir parçasını kesmek

9. Madeni oymak, kalemle işlemek

10. -e , -e , -e , -e , Benzemek, andırmak

Örnek:

1. Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi.

1. Geniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi.

11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak

12. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Süpürmek, temizlemek

Örnek:

1. Tozu çalmak.

1. Tozu çalmak.