1. beklenmedik bir anda karşılaşmak, birbirlerine çok yaklaşmak
1. Nabi Efendi, merdivenleri yorgun yorgun çıkarken sofada karısıyla burun buruna geldi.
1. Nabi Efendi, merdivenleri yorgun yorgun çıkarken sofada karısıyla burun buruna geldi.
2. karşısında hissetmek
1. O kadar gururlu bir tavrı vardı ki onu ilk kez gören birisi, bu kişinin az önce ölümle burun buruna geldiğini düşünemezdi.
1. O kadar gururlu bir tavrı vardı ki onu ilk kez gören birisi, bu kişinin az önce ölümle burun buruna geldiğini düşünemezdi.