bozuk düzen, bozuk para, ağzı bozuk, akidesi bozuk, akordu bozuk, aksanı bozuk, ayarı bozuk, başıbozuk, damarı bozuk, deli bozuk, dili bozuk, fiili bozuk, kanı bozuk, künyesi bozuk, mayası bozuk, niyeti bozuk, sütü bozuk, şirazesi bozuk, tezkiyesi bozuk, tüyü bozuk, çiçek bozuğu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bozulmuş olan
1. Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu.
1. Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu.
2. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
1. Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim.
1. Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim.
3. isim , isim , isim , isim , Madenî para, bozuk para
1. Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!
1. Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
1. Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu.
1. Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kızgın, sıkıntılı
1. Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki.
1. Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki.