yapboz, yazboz, abdestbozan, abdestbozan otu, alaybozan, arabozan, mayabozan, namazbozan, ordubozan, oyunbozan
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
1. Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor.
1. Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor.
2. Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak
3. Dokunmak, zarar vermek
1. Bu yemek midemi bozdu.
1. Bu yemek midemi bozdu.
4. Geçersiz bir duruma getirmek
1. Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun.
1. Eğer nişanını bozduysa yazıklar olsun.
5. Büyük parayı küçük birimlere ayırmak
1. Bir milyon lira bozar mısın?
1. Bir milyon lira bozar mısın?
6. Bozguna uğratmak, yenmek, mağlup etmek
1. Düşman ordusunu bozmak.
1. Düşman ordusunu bozmak.
7. Altını paraya çevirmek, bozdurmak
8. Yabancı ülke parasını Türk parasına çevirmek
9. Bağ veya bostanın son ürününü toplamak
1. Bostanı bozduk.
1. Bostanı bozduk.
10. Kızlığına zarar vermek
11. Biçimini ve kullanılışını değiştirmek
1. Eskileri bozuyor; beni, çocuğu giydiriyor.
1. Eskileri bozuyor; beni, çocuğu giydiriyor.
12. Bırakmak, dağıtmak
1. Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun.
1. Tam biraz rahat edeceğim, işimi bozuyorsun.
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimseyi beklemediği bir davranış karşısında bırakarak veya sözünü yalana çıkararak küçük düşürmek
1. Adamcağızı fena bozdunuz.
1. Adamcağızı fena bozdunuz.
14. -le , -le , mecaz , mecaz , -le , -le , mecaz , mecaz , Aklını yitirecek derecede bir şeye düşkün olmak
1. Adamcağız politika ile bozmuş.
1. Adamcağız politika ile bozmuş.
15. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü duruma getirmek