doldurboşalt
1. -i , -i , -i , -i , Boş duruma getirmek
1. Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu.
1. Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu.
2. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Dökmek, boca etmek
1. Elenmiş, tertemiz unu leğençe denilen küçük leğene boşalttı.
1. Elenmiş, tertemiz unu leğençe denilen küçük leğene boşalttı.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir silahta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak
1. Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış.
1. Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış.
4. Kusmak
5. Gevşetmek, açmak
1. İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken kendini bir iş yapmış sayar.
1. İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken kendini bir iş yapmış sayar.