akan yıldız, akarsu, akaryakıt
1. -den , -den , -den , -den , Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
1. Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış.
1. Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış.
2. Sıvı maddeler aşağıya yönelmek
3. Sıvı bir madde bir yerden çıkmak
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
1. Dam akıyor.
1. Dam akıyor.
5. -e , -e , -e , -e , Art arda ve toplu olarak gitmek
1. Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı.
1. Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı.
6. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak
1. Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu.
1. Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boya birbirine karışmak
8. -le , -le , -le , -le , Sürüp gitmek
1. Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar.
1. Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar.
9. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Zaman çabuk geçmek
10. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Karışmak, katılmak
11. nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , nesnesiz , nesnesiz , argo , argo , Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak