1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ağır duruma gelmek
2. Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak
3. Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak
1. Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk.
1. Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk.
4. Yavaşlamak
1. Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni sararıyor, hareketleri ağırlaşıyordu.
1. Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni sararıyor, hareketleri ağırlaşıyordu.
5. Gebe kadın doğurması yaklaşmak
6. Yiyecek bozulmaya yüz tutmak
1. Bu et yarına kalırsa ağırlaşır.
1. Bu et yarına kalırsa ağırlaşır.
7. Organ görevini yapamaz duruma gelmek
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ağırbaşlı olmak
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güçleşmek, zorlaşmak
1. Geçim şartları ağırlaştı.
1. Geçim şartları ağırlaştı.
10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hasta tehlikeli duruma gelmek, fenalaşmak