Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yüzüne bakılacak gibi olmak
Anlamı:

1. çok çirkin olmamak


yüzüne bakılır olmak
Anlamı:

1. çirkin sayılmamak

Örnek:

1. Hem bakalım, yirmi yaşında da olsa yüzüne bakılır cinsten midir?

1. Hem bakalım, yirmi yaşında da olsa yüzüne bakılır cinsten midir?


yüzüne bakılmaz olmak
Anlamı:

1. çok çirkin olmak


yüzüne bakmamak
Anlamı:

1. önem vermemek, ilgilenmemek

2. darılmak, gücenmek


yüzüne bakmaya kıyamamak
Anlamı:

1. biri çok güzel olmak


yüzüne bir daha bakmamak
Anlamı:

1. darılıp konuşmamak


yüzüne duramamak
Anlamı:

1. dayanamamak, bir isteğe hayır diyememek, kıramamak

Örnek:

1. Aman sayın bayan beni çağırmayınız. Güzel yüzüne duramam, içeri girerim.

1. Aman sayın bayan beni çağırmayınız. Güzel yüzüne duramam, içeri girerim.


yüzüne gözüne bulaştırmak
Anlamı:

1. bir işi becerememek, bozmak

Örnek:

1. Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım.

1. Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım.


yüzüne gülmek
Anlamı:

1. dostmuş gibi görünmek

Örnek:

1. Köylünün yüzüne gülüp arkadan jurnalliyormuş.

1. Köylünün yüzüne gülüp arkadan jurnalliyormuş.

2. dostluk göstermek, ilgi göstermek, alakalanmak

Örnek:

1. Köyde, ondan başka yüzümüze gülen, bize yol gösteren olmadı.

1. Köyde, ondan başka yüzümüze gülen, bize yol gösteren olmadı.

3. temizliği, yeniliği dolayısıyla ferahlık vermek

Örnek:

1. Banyo, tuvalet, vesair kısımlar, o ne temizlik, o ne genişlik, insanın yüzüne gülen o ne ferahlıktı.

1. Banyo, tuvalet, vesair kısımlar, o ne temizlik, o ne genişlik, insanın yüzüne gülen o ne ferahlıktı.


yüzüne hasret kalmak
Anlamı:

1. birinden veya bir şeyden yoksun kalmak, özlemek

Örnek:

1. Burada yağdan yumurtadan geçtik, ekmek yüzüne hasret kaldık.

1. Burada yağdan yumurtadan geçtik, ekmek yüzüne hasret kaldık.


yüzüne kan gelmek
Anlamı:

1. sağlığı yerine gelmek, benzinin solgunluğu geçmek


yüzüne karşı
Anlamı:

1. bir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden

Örnek:

1. Yüzüne karşı da söylerim.

1. Yüzüne karşı da söylerim.


yüzüne su çarpmak
Anlamı:

1. yüzünü soğuk su ile yıkamak


yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır
Anlamı:

1. çok arsız ve onursuz kimseler için kullanılan bir söz


yüzüne vurmak (veya çarpmak)
Anlamı:

1. ayıplayarak kusurunu yüzüne söylemek

Örnek:

1. Bir büyük kabahatim varmış da yüzüme vuracaklarmış gibi açıp okumaktan çekiniyorum.

1. Bir büyük kabahatim varmış da yüzüme vuracaklarmış gibi açıp okumaktan çekiniyorum.


yüzüne yazmak
Anlamı:

1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , gelinin yüzünü süslemek


yüzünü ağartmak
Anlamı:

1. beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarının övünmesine sebep olmak

Örnek:

1. Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.

1. Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.


Ön Takı : (birinin)

yüzünü buruşturmak (veya ekşitmek)
Anlamı:

1. yüzüne öfke ve hoşnutsuzluk gösteren bir biçim vermek

Örnek:

1. Yüzünü buruşturuyor Fuat, ukalalığından sıyrılıyor, üzüldüğü belli.

1. Yüzünü buruşturuyor Fuat, ukalalığından sıyrılıyor, üzüldüğü belli.

2. Ağır işler görüp de güler yüzünü ekşitmemeyi ve kimseyi incitmeden yaşamayı analar bu adamlara öğretmeli idiler.

2. Ağır işler görüp de güler yüzünü ekşitmemeyi ve kimseyi incitmeden yaşamayı analar bu adamlara öğretmeli idiler.


yüzünü duvara yapıştırmak
Anlamı:

1. ilgiyi kesmek

Örnek:

1. Artık anlaşabileceğimizi sanmıyorum, diyerek herifin yüzünü duvara yapıştırıyor Mustafa.

1. Artık anlaşabileceğimizi sanmıyorum, diyerek herifin yüzünü duvara yapıştırıyor Mustafa.


yüzünü gören cennetlik
Anlamı:

1. uzun süre görünmeyen kimseler için söylenen bir söz


yüzünü görmemek
Anlamı:

1. uzun süre görmemek

Örnek:

1. Yüzünü de gördüğüm yoktu. Kırkyıl da görmesem göreceğim gelmezdi.

1. Yüzünü de gördüğüm yoktu. Kırkyıl da görmesem göreceğim gelmezdi.

2. gereksinim duyulan bir şeyi özlemek, ona hasret kalmak

Örnek:

1. Harp içinde kahvenin yüzünü görmedik.

1. Harp içinde kahvenin yüzünü görmedik.


yüzünü gözünü açmak
Anlamı:

1. bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek


Ön Takı : (birinin)

yüzünü güldürmek
Anlamı:

1. birini mutlu etmek, birine iyilik etmek

Örnek:

1. Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.

1. Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.


yüzünü kara çıkarmak
Anlamı:

1. birini utandırmak


yüzünü karartmak
Anlamı:

1. birine sinirlenerek somurtmak