92406 kayıt bulundu.
1. utanmış olmak
1. Bu tekdir karşısında mahcup kalmak şöyle dursun, geniş geniş güldü.
1. Bu tekdir karşısında mahcup kalmak şöyle dursun, geniş geniş güldü.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , Kısıtlı
Lisan : Arapça maḥcūr
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , Hacizli
Lisan : Arapça maḥcūz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Oğul(I)
1. Fakat ne olmuşsa olmuş, geçen gün bizim mahdum top oynarken koca alameti devirmiş.
1. Fakat ne olmuşsa olmuş, geçen gün bizim mahdum top oynarken koca alameti devirmiş.
Lisan : Arapça maḫdūm
Telaffuz : mahdu:mu
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Çevrilmiş, sınırlanmış
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dar, basit
1. Heyhat, dedi, siz de mahdut fikirli bir muharrirmişsiniz!
1. Heyhat, dedi, siz de mahdut fikirli bir muharrirmişsiniz!
Lisan : Arapça maḥdūd
mücevher mahfazası
1. isim , isim , isim , isim , İçinde küpe, yüzük, bilezik vb. değerli süs eşyalarının saklandığı kutu, koruncak
1. Kadife bir mahfazayı usulcacık karısının yastığının altına koydu.
1. Kadife bir mahfazayı usulcacık karısının yastığının altına koydu.
Lisan : Arapça maḥfaẓa
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Mahfazası olan
2. Korunan, mahfuz
1. Mahfazalı köy.
1. Mahfazalı köy.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet
1. Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi.
1. Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi.
Lisan : Arapça maḥaffe
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Saklanmış, gizli
1. Bu hatıra kalbin mahfi bir köşesinde saklanır.
1. Bu hatıra kalbin mahfi bir köşesinde saklanır.
Lisan : Arapça maḫfī
Telaffuz : mahfi:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Toplantı yeri
1. Merdivenleri inerken öğretmenler arasında, gençlik mahfilinde kimlere güvenilebileceğini gözden geçirdi.
1. Merdivenleri inerken öğretmenler arasında, gençlik mahfilinde kimlere güvenilebileceğini gözden geçirdi.
2. Toplanmış kimseler
3. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Camilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer
Lisan : Arapça maḥfil
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Saklanmış, korunmuş, korunan, saklı
Lisan : Arapça maḥfūẓ
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Gözaltında olarak
1. İstanbul'dan mahfuzen getirmişler.
1. İstanbul'dan mahfuzen getirmişler.
Lisan : Arapça maḥfūẓen
Telaffuz : mahfu:zen
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Becerikli, yetenekli
1. Erkek aldatmakta çok mahirsin.
1. Erkek aldatmakta çok mahirsin.
2. Uzman, işini iyi bilen, usta
1. Hiçbir hareketi tanımıyor, sadece mahir bir madrabaz edasıyla çıkarına bakıyor.
1. Hiçbir hareketi tanımıyor, sadece mahir bir madrabaz edasıyla çıkarına bakıyor.
Lisan : Arapça māhir
Telaffuz : ma:hir
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Becerikli
1. Herhâlde gayet gizli ve mahirane bir tahkikata ihtiyaç vardı.
1. Herhâlde gayet gizli ve mahirane bir tahkikata ihtiyaç vardı.
Lisan : Arapça māhir + Farsça -āne
Telaffuz : ma:hira:ne
mahvetmek, mahvolmak
1. isim , isim , isim , isim , Yok etme, yok olma
1. Bunlara mağlup görünmek büsbütün mahvımı hazırlamak demekti.
1. Bunlara mağlup görünmek büsbütün mahvımı hazırlamak demekti.
Lisan : Arapça maḥv
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Aylık
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Aylık olarak
Lisan : Farsça māh + Arapça -iyye
Telaffuz : ma:hiye
1. isim , isim , isim , isim , Nitelik, vasıf, öz, özlük, asıl, esas
1. Üstelik tiyatroda her şey şahsi bir mahiyet arz eder.
1. Üstelik tiyatroda her şey şahsi bir mahiyet arz eder.
2. İçyüz
Lisan : Arapça māhiyyet
Telaffuz : ma:hiyet
mahkeme kapısı, mahkeme kararı, mahkeme masrafı, ağır ceza mahkemesi, asliye ceza mahkemesi, asliye hukuk mahkemesi, adalet mahkemesi, adliye mahkemesi, aile mahkemesi, çocuk mahkemesi, idare mahkemesi, istinaf mahkemesi, meşhut cürümler mahkemesi, suçüstü mahkemesi, sulh hukuk mahkemesi, ticaret mahkemesi, trafik mahkemesi, uyuşmazlık mahkemesi, şeriye mahkemeleri
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Bir yargıçtan veya bazen savcı ve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yer, yargı yeri, yargıevi, mahkeme kapısı
1. Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu.
1. Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yargılama
1. Mahkeme tam yedi yıl sürdü.
1. Mahkeme tam yedi yıl sürdü.
Lisan : Arapça maḥkeme