92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , İhtiyarlara sevgiyle yaklaşıldığını belirten bir söz
1. İhtiyarcık, onlara karınca kaderince yararlı olmak, göze girmek ister.
1. İhtiyarcık, onlara karınca kaderince yararlı olmak, göze girmek ister.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Seçimlik
Lisan : Arapça iḫtiyārī
Telaffuz : ihtiya:ri:
1. isim , isim , isim , isim , İhtiyarlamak işi, yaşlanma
1. Ben oldum olası ihtiyarlığın ve ihtiyarlamanın lehindeyim.
1. Ben oldum olası ihtiyarlığın ve ihtiyarlamanın lehindeyim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak
1. İnsan ihtiyarlayınca bir sürü manasız şeylerle farkında olmadan meşgul oluyor.
1. İnsan ihtiyarlayınca bir sürü manasız şeylerle farkında olmadan meşgul oluyor.
2. İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek
1. Ağlamaktan gözleri şişmiş, zavallı yüzü on sene birden ihtiyarlamıştı.
1. Ağlamaktan gözleri şişmiş, zavallı yüzü on sene birden ihtiyarlamıştı.
1. -i , -i , -i , -i , İhtiyarlamasına sebep olmak
1. Her yıl, bir yerine iki, bazen üç yaş ihtiyarlatır onları.
1. Her yıl, bir yerine iki, bazen üç yaş ihtiyarlatır onları.
ihtiyarlık sigortası
1. isim , isim , isim , isim , İhtiyar olma durumu, yaşlılık
1. İhtiyarlık vaktinde gönül hoş olsun. Biraz borçlanırım ama zarar yok.
1. İhtiyarlık vaktinde gönül hoş olsun. Biraz borçlanırım ama zarar yok.
2. Her bakımdan güçsüzlük, yetersizlik, zayıflık
1. İhtiyarlıktan yani zaaftan nefret ederdi.
1. İhtiyarlıktan yani zaaftan nefret ederdi.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yaşlılık sigortası
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Seçmesiz, irade dışı
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Düşünmeksizin, elde olmadan
1. Eğer onların hakiki benliklerine, derin sırlarına vâkıf olmasaydık ihtiyarsız bağıracaktık: - Ey gençlik! Ne gıpta edilecek bir varlıksın!
1. Eğer onların hakiki benliklerine, derin sırlarına vâkıf olmasaydık ihtiyarsız bağıracaktık: - Ey gençlik! Ne gıpta edilecek bir varlıksın!
ihtiyat akçesi, ihtiyat kuvvetleri, kaydıihtiyat
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma
2. Gereğinden fazla olup saklanan şey, yedek
1. Tüpte kalan iki üç taneyi de yol ihtiyatı olarak zorla kendisine kabul ettirdim.
1. Tüpte kalan iki üç taneyi de yol ihtiyatı olarak zorla kendisine kabul ettirdim.
Lisan : Arapça iḥtiyāṭ
Telaffuz : ihtiya:tı
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Savaş sırasında harekâtın gelişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlikler
1. İhtiyat kuvvetlerinin hemen oraya gönderilmesini istedi.
1. İhtiyat kuvvetlerinin hemen oraya gönderilmesini istedi.
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşünerek
1. Bu son rolü, ihtiyaten, büyük çıngarın kopacağı güne sakladı.
1. Bu son rolü, ihtiyaten, büyük çıngarın kopacağı güne sakladı.
Lisan : Arapça iḥtiyāṭen
Telaffuz : ihtiya:ten
ihtiyati tedbir
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İlerisi düşünülerek yapılan
Lisan : Arapça iḥtiyāṭī
Telaffuz : ihtiya:ti:
1. isim , isim , isim , isim , İlerisi düşünülerek alınan önlem
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Yargılama öncesi yasal organlarca alınan önlem
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , İhtiyatlı
1. Daha ihtiyatkâr olan gazete sahiplerinde biraz tereddüt vardı.
1. Daha ihtiyatkâr olan gazete sahiplerinde biraz tereddüt vardı.
Lisan : Arapça iḥtiyāṭ + Farsça -kār
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranan, önlem alan, sakıngan, ihtiyatkâr
1. Odaya girince ihtiyatlı hareket ederek parasını yatağın altına koydu.
1. Odaya girince ihtiyatlı hareket ederek parasını yatağın altına koydu.
1. uyanık olmak, düşünerek davranmak
1. Benim soyulmaya değer bir şeyim olduğu kimsenin aklına gelmezdi ama yine de ihtiyatlı davranmak lazımdı.
1. Benim soyulmaya değer bir şeyim olduğu kimsenin aklına gelmezdi ama yine de ihtiyatlı davranmak lazımdı.
1. herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranmak
1. Ona ihtiyatlı olmasını, cephede hayatını rastgele tehlikeye sokmamasını tembih ediyordu.
1. Ona ihtiyatlı olmasını, cephede hayatını rastgele tehlikeye sokmamasını tembih ediyordu.